
Cumhuriyet 102 Yaşında: Milli İrade Asla Engellenemez!
Prof. Dr. İsmail Demircioğlu'nun kaleminden, Türkiye Cumhuriyeti'nin 102. yılına özel bir analiz: Milli iradenin önemi, demokrasiye vurulan darbeler ve geleceğe dair umutlar...
Milli Mücadele ve TBMM'nin Doğuşu
Kurtuluş mücadelesinin fitili, 19 Mayıs 1919'da ateşlendi. Milli Mücadele sürecinde milletin istikbalini yine milletin kurtaracağı vurgusu yapıldı. İstanbul'un işgali ve Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin kapatılması üzerine, 23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açıldı. Halkın iradesini temsil eden bu meclis, milli iradenin temsil merkezi haline geldi.
Mustafa Kemal Paşa komutasındaki milli kuvvetler, Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunanlıları mağlup etti. 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz ile 9 Eylül 1922'de düşman denize döküldü. Bu zafer, Anadolu'daki varlığımızı sonsuza kadar perçinledi. Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası arenada tanındı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildi ve milli hâkimiyetin tesisi için önemli bir adım atıldı.
Darbeler ve Milli İradeye Müdahaleler
İkinci Dünya Savaşı sonrası, ülkemizde milli iradenin kullanımı konusunda önemli gelişmeler yaşandı. 1946'da Demokrat Parti kuruldu ve çok partili hayata geçildi. 1950 seçimlerinde "Yeter söz milletindir" sloganıyla iktidara gelen Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi'nin tek parti rejimini yıktı. Demokrat Parti iktidarı ile milli irade siyasal hayatta daha fazla yer bulmaya başladı. Ancak bu durum, bazı kesimleri rahatsız etti. 27 Mayıs 1960'ta ordu, milli iradeyi hiçe sayarak yönetime el koydu. Başbakan Adnan Menderes ve bakanları idam edildi.
Bu süreçte yaşanan siyasi çekişmeler ve muhalif basının kışkırtmalarıyla üniversite öğrencileri sokaklara dökülmüştür. Bütün bu sistematik muhalefet ve kışkırtmaların bir amacı da Demokrat Parti’ye karşı darbe rızasını inşa etmekti. 1950’lerin sonuna doğru ordu içinde kıpırdanmalar artmış ve 27 Mayıs 1960 tarihinde ordu, milli iradeyi hiçe sayarak yönetime el koymuştur. İhtilalle beraber milli iradenin temsilcileri olan seçilmiş milletvekilleri ve hükümet üyeleri tutuklanmıştır. Demokrat Partililer, iftiralar ve siyasi davalarla insanlık dışı muamelelere maruz kalmış ve mahkûm edilmişlerdir. Bu davalar sonucunda milli iradenin temsilcileri olan Başbakan Adnan Menderes ve bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmiştir. Cumhuriyet tarihimize kara bir leke olarak geçen bu idamların etkisi, 1960 sonrası Türk siyasi hayatında travmalara zemin hazırlamış ve milli iradeyi zedelemiştir.
1960'lar ve 70'lerde de darbe girişimleri devam etti. 12 Mart 1971 muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesi, demokrasiye vurulan ağır darbeler oldu. 28 Şubat süreci de milli iradeye bir müdahale olarak tarihe geçti. Siyasi tarihimizde ve hafızalarımızda anıları taze olan son darbe teşebbüsü, 15 Temmuz 2016’da yaşanmıştır. Bürokrasi ve sivil toplumu bir ahtapot gibi ele geçiren FETÖ mensupları, 15 Temmuz 2016’da darbe sürecini başlatmış ve bu teşebbüste 251 insanımız şehit olmuştur.
15 Temmuz ve Milli İradenin Zaferi
15 Temmuz 2016'da FETÖ mensupları tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararlı duruşu ve halkın direnişiyle engellendi. Halk, sokaklara dökülerek darbecilere geçit vermedi. Bu olay, milli iradenin gücünü bir kez daha gösterdi.
- Milli iradeye saygı
- Demokrasi bilinci
- Etkin ve üretken bireyler
Toplumumuzda acı hatıra ve travmaları olan darbelerin tekrarlanmaması için milli iradeye saygılı, demokrasi bilinci ve farkındalığı güçlü, etkin, üretken ve problem çözen bireyler yetiştirerek Cumhuriyetimizi yarınlara taşımalıyız.
Cumhuriyetimizin 102. yılında, milli iradeye sahip çıkmanın ve demokrasiyi korumanın önemini bir kez daha hatırlıyoruz. Geçmişten ders alarak, geleceğe umutla bakmalı ve Cumhuriyetimizi daha da güçlendirmeliyiz. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!










