Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10. Medya Ödülleri töreninde yaptığı açıklamalarla gündeme oturdu. Özellikle sokak röportajlarına yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Erdoğan, "Eline mikrofon ve kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bu şahıslar sokak röportajı adı altında sokaklarda terör estirmektedir" ifadelerini kullandı. Bu sözler, medya özgürlüğü ve gazetecilik etiği konularında yeni bir tartışma başlattı.

28 Şubat ve Medya Manşetleri

Erdoğan, konuşmasında 28 Şubat dönemine de değinerek, o dönemdeki medya manşetlerini eleştirdi. "Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. Bunu söylerken hamaset olsun diye değil, gerçeğin ta kendisi olduğu için ifade ediyoruz. Bundan 25-30 yıl öncesinin manşetlerine şöyle bir göz attığınızda, Türkiye'nin nerden nereye geldiğini sizler de gayet net göreceksiniz" dedi. O dönemde medyanın hükümete ayar vermeye çalıştığını, İmam Hatip okullarının hedef gösterildiğini ve köşe yazarlarının jurnalcilik yaptığını belirtti.

"Türkiye Daha Özgür Bir Medya Ortamına Sahip"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştirilere rağmen Türkiye'nin 2002'ye göre daha özgür bir medya ortamına sahip olduğunu savundu. "Türkiye bugün 2002 öncesine göre daha özgür, daha zengin, daha münbit, hiç tartışmasız çok daha serbest bir medya ekosistemine sahiptir" diyen Erdoğan, bu özgürlük ortamının zaman zaman sorumsuzluk ve kuralsızlık seviyesine kadar gittiğini de sözlerine ekledi. Özellikle milli güvenliğe dair konularda, Türk basın kuruluşlarının Batı'daki meslektaşlarına göre daha rahat kalem oynattığını ifade etti.

Gazetecilik Eleştirisi ve Sorumluluk Vurgusu

Erdoğan, konuşmasının devamında gazetecilik mesleğinin itibarını zedeleyen sorunlara dikkat çekti. "Nasıl cübbe giyen herkes hakim, savcı, avukat olmuyorsa; nasıl her stetoskop takana doktor demiyorsak eline mikrofon ve kamera alan gazeteci değildir. Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez" şeklinde konuştu. Erdoğan, basın mensuplarının ve ilgili kurumların bu sorunun üzerine gitmesi gerektiğini vurguladı.

• Sorumlu yayıncılık ilkelerine uyulması
• Provokatif sorulardan kaçınılması
• Milletin tahrik edilmemesi

Erdoğan'ın bu açıklamaları, Türkiye'deki medya ve basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Bir yandan hükümetin eleştirilerine maruz kalan gazeteciler, diğer yandan mesleğin itibarını korumaya çalışan basın mensupları arasında yeni bir diyalog ve tartışma zemini oluşması bekleniyor. Özellikle sokak röportajları gibi halkın sesini duyuran mecraların geleceği, bu tartışmaların sonucunda şekillenecek gibi görünüyor.