Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'nin 28. Dönem 4. Yasama Yılı resepsiyonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan, özellikle F-35 savaş uçakları konusunda dikkat çekici ifadeler kullandı. Türkiye'nin F-35 programındaki durumu ve ABD ile yaşanan gelişmeler merak konusu olmaya devam ediyor.

F-35 Krizi: Erdoğan'dan Net Mesaj

Erdoğan, F-35 savaş uçakları için ödeme yapıldığını ve sürecin yakından takip edildiğini vurguladı. Gazetecilerin soruları üzerine, "F-35'lerin parasını verdik, takip ediyoruz" şeklinde konuştu. Bu açıklama, Türkiye'nin F-35 programına olan bağlılığını ve konunun önemini bir kez daha ortaya koydu. Türkiye, F-35 programından çıkarılmış olsa da, ödediği paranın karşılığını almayı hedefliyor.

Türkiye'nin F-35 programından çıkarılma süreci, S-400 hava savunma sistemlerinin alımıyla başlamıştı. ABD, S-400'lerin F-35'ler için bir güvenlik riski oluşturduğunu savunarak Türkiye'yi programdan çıkarmıştı. Bu durum, iki ülke arasında gerilime neden olmuş ve Türkiye'nin savunma sanayii alanındaki alternatif arayışlarını hızlandırmıştı.

Türkiye'nin Savunma Sanayii Hamleleri

F-35 krizi, Türkiye'nin yerli ve milli savunma sanayii hamlelerini daha da önemli hale getirdi. Türkiye, bu süreçte insansız hava araçları (İHA),yerli savaş uçakları ve diğer savunma sistemleri geliştirmeye odaklandı. Bu strateji, Türkiye'nin dışa bağımlılığını azaltmayı ve bölgesindeki etkinliğini artırmayı amaçlıyor.

• Yerli savaş uçağı projeleri hızlandırıldı.
• İHA ve SİHA teknolojilerinde önemli ilerlemeler kaydedildi.
• Savunma sanayiinde yerlilik oranı artırılmaya çalışılıyor.

Türkiye'nin savunma sanayii alanındaki bu atılımları, ülkenin stratejik bağımsızlığını güçlendirme hedefiyle paralel ilerliyor. F-35 programındaki sorunlar, bu hedefe ulaşma yolunda bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

F-35 savaş uçakları konusundaki gelişmeler, Türkiye-ABD ilişkileri ve Türkiye'nin savunma politikaları açısından kritik bir öneme sahip. Erdoğan'ın açıklamaları, Türkiye'nin konuyu yakından takip ettiğini ve haklarını koruma konusunda kararlı olduğunu gösteriyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini belirleyebilecek önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.