AK Parti eski milletvekili Metin Külünk, Meclis'e sunulan ve Çevre Komisyonu'ndan geçen İklim Kanunu teklifine sert tepki göstererek, kanunun küresel bir dayatma olduğunu ve Türkiye'yi olumsuz etkileyebileceğini savundu. Külünk, bu kanunun tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi sosyolojik ve ekonomik sorunlara yol açabileceği uyarısında bulundu. Peki, Külünk'ün bu sert eleştirilerinin ardında yatan sebepler neler? İklim Kanunu gerçekten bir tehdit mi?
İklim Kanunu'na Sert Eleştiriler
Metin Külünk, İklim Kanunu'nun içeriğine dair endişelerini dile getirerek, "Bu yasa, yapay et tartışmalarından karbon ayak izine kadar uzanan küresel bir dayatmanın yansımasıdır. Tarımcıyı, hayvancıyı, üreticiyi ilgilendiriyor ama onların fikri alınmadan hazırlanıyor. Parlamento sıraları bomboş, çünkü toplumdaki tartışmalar Meclis’i de etkiliyor" dedi. Külünk, bu düzenlemenin Türkiye’yi yeşil dönüşüm adı altında ekonomik tükenişe sürükleyebileceğini savunarak, "Batı kirletti, bedelini biz mi ödeyeceğiz? Bu millet kendine rağmen hiçbir adımı kabul etmez," sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Külünk, iklim gündeminin dijitalleşme ve yapay zeka gibi geleceği şekillendiren alanlarla birlikte bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, AK Parti'nin milletin taleplerine sırtını dönemeyeceğini belirtti. Peki, Külünk'ün bu endişeleri ne kadar haklı? İklim Kanunu'nun potansiyel etkileri neler olabilir?
- Tarım ve hayvancılık sektöründe olumsuz etkiler
- Ekonomik yükümlülüklerin artması
- Toplumsal tepkilerin yükselmesi
"İnsan Fazla Nefes Alıp Veriyor Diyecekler"
Külünk, İklim Kanunu'nun potansiyel sonuçlarına dikkat çekerek, "Bir müddet sonra 'inekler fazla' diyecekler, 'koyunlar fazla' diyecekler, 'köpekler fazla', 'kuzular fazla' diyecekler. Ondan sonra nereye gelecek biliyor musunuz? ‘İnsan çok fazla nefes alıp veriyor. İnsan fazla' diyecekler" ifadelerini kullandı. Bu çarpıcı benzetmeyle, Külünk, kanunun insan yaşamına dair temel hakları kısıtlayabileceği endişesini dile getirdi.
Külünk, bu tür önemli kararların toplumun tüm kesimleriyle tartışılarak alınması gerektiğini vurgulayarak, "Çıkarsınız, toplumun bütün kesimlerine anlatırsınız. Dersiniz ki: ‘Bu kanunun maddeleri şunlar, bu madde şu sonucu doğurur, şu madde şu anlama gelir.’ Eğer bu sözleşmede taraf olmazsak şu risklerle karşılaşabiliriz. Bu sözleşme geçerse şu faydalar olabilir" dedi. Şeffaf bir iletişimle toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini savundu.
CHP'nin de İklim Kanunu'nu desteklemesine şaşıran Külünk, "İstanbul Sözleşmesi’nde de CHP’nin, bütün partilerin desteği vardı. Burada ne oluyor? Dünyada, yani Trump iklim sözleşmesini reddetmiş, Çin umursamıyor. Bize ne oluyor?" sorusunu yönelterek, Türkiye'nin neden bu kadar istekli olduğunu sorguladı.
Sonuç: İklim Kanunu Tartışması Büyüyor
Metin Külünk'ün sert eleştirileriyle İklim Kanunu tartışması yeni bir boyut kazandı. Kanunun potansiyel etkileri ve küresel dayatma olup olmadığı soruları gündemde kalmaya devam ediyor. Türkiye'nin bu önemli konuda nasıl bir yol izleyeceği, toplumun ve siyasetin ortak aklıyla şekillenecek gibi görünüyor. İklim değişikliğiyle mücadele önemli olsa da, bu mücadelenin Türkiye'nin ekonomik ve sosyal çıkarlarını gözeterek yapılması gerektiği açıkça görülüyor. Külünk'ün uyarıları, bu sürecin dikkatle yönetilmesi gerektiğinin altını çiziyor.