İmamoğlu'na destek için Saraçhane'de düzenlenen mitinglere katılan ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek tutuklanan LGBTİ+ aktivisti Meyem Demirkaya hakkında sevindirici bir karar çıktı. "Suç işlemeye tahrik" ve "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçlamalarıyla yargılanan Demirkaya, mahkeme tarafından beraat etti. Bu karar, hem Demirkaya'nın destekçileri hem de insan hakları savunucuları tarafından olumlu karşılandı.
Meyem Demirkaya'nın Savunması
Demirkaya, mahkemede yaptığı savunmada, çağrılarında herhangi bir zarar verici unsur bulunmadığını ve etki edebilecek bir çevresinin de olmadığını belirtti. Savcı da Demirkaya'nın savunmasının ardından her iki suçtan da beraat etmesi yönünde görüş bildirdi. Avukatı Kemal Deniz Çiftçi ise Demirkaya'nın "sanal kolluk devriyesi" sonucu Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararlarına aykırı bir şekilde tutuklandığını ve yaptıkları itirazların kabul görmediğini ifade etti.
Beraat Kararı ve Tahliye Süreci
Hakim, tüm savunmaları dikkate alarak Meyem Demirkaya'nın her iki suçlamadan da beraatine karar verdi. Bu kararın ardından Demirkaya, tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nden tahliye edilmek üzere cezaevine geri gönderildi. Tahliye işlemlerinin tamamlanmasının ardından Demirkaya'nın ailesine ve sevenlerine kavuşması bekleniyor.
İfade Özgürlüğü ve Protesto Hakkı
Bu dava, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve protesto hakkı konularında süregelen tartışmaları yeniden gündeme getirdi. İşte bu konularla ilgili bazı önemli noktalar:
- İfade Özgürlüğü: Herkesin düşüncelerini özgürce ifade etme hakkı, demokratik bir toplumun temelidir.
- Protesto Hakkı: Vatandaşların barışçıl bir şekilde toplanma ve düşüncelerini ifade etme hakkı da aynı derecede önemlidir.
- Sınırlar: Ancak bu hakların da başkalarının haklarını ihlal etmemesi ve şiddete teşvik etmemesi gibi belirli sınırları vardır.
Meyem Demirkaya'nın davası, bu hakların kullanımı ve sınırları konusunda önemli bir örnek teşkil ediyor.
Meyem Demirkaya'nın beraat kararı, ifade özgürlüğü ve protesto hakkının korunması adına olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak, benzer davaların sıklığı ve tutukluluk halleri, Türkiye'deki insan hakları ihlalleri konusundaki endişeleri hala canlı tutuyor. Bu tür davaların adil bir şekilde sonuçlanması ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde önemli bir adım olacaktır.