
Şair Meltem Güdemezoğlu: Acıyı Dizeye Dönüştürdü!
Şiiri bir nefes, kalemi ise bir direniş aracı olarak gören Meltem Güdemezoğlu, sadece bir şair değil, aynı zamanda toplumsal normlara karşı kelimeleriyle yürüyen güçlü bir kadın. Serebral Palsi ile yaşamayı "engel değil, içsel gücün temsili" olarak tanımlayan Güdemezoğlu, Gaziantep'te hem bir kamu çalışanı hem de üretken bir edebiyat emekçisi olarak yaşamını sürdürüyor. Onun hayatı, engelleri aşmanın ve sanatı bir ifade biçimi olarak kullanmanın en güzel örneklerinden biri.
Hayat Mücadelesi ve Engelleri Aşan Bakış Açısı
1988 yılında Gaziantep'te doğan Meltem Güdemezoğlu, Mersin Çağ Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü'nden mezun olduktan sonra EKPSS'de Türkiye 30'unculuğu elde ederek kamu sektöründe göreve başladı. "Engel" kavramına karşı duruşu oldukça net: "Engelli kişi, hayatın engellerini aşmayı bilen, zorlukları kolaylaştıran kişidir. Gerçek engel, sevgisizliktir." Hayatı boyunca hiçbir zaman isyan etmediğini belirten Güdemezoğlu, "Yapamadıklarıma değil, yapabildiklerime odaklandım" diyor. Onun için engeller, mücadele azmini artıran dönüşüm alanlarına dönüşüyor.
Engelli bireyler için düzenlenen sembolik günlere mesafeli yaklaşan Güdemezoğlu, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü için şu değerlendirmeyi yapıyor: "Bu bir tiyatro değil; haklarımızı bir günde değil, her gün talep ediyoruz." Bu sözler, onun sadece kendi hayatında değil, tüm engelli bireylerin hakları için verdiği mücadeleyi gözler önüne seriyor.
Şiirle Gelen Terapi ve Mücadele
Yazmaya lise yıllarında, gece yarısı tuşlu telefonuna dizeler dökerek başlayan Meltem Güdemezoğlu için şiir, zamanla bir ifade biçiminden çok daha fazlası haline gelmiş. "Şiir, zamanla iç dünyamın sesi, terapim ve mücadelem haline geldi" diyen şair, yazma ritüellerini belirli saatlere sıkıştırmadığını, ilhamı gecenin sessizliğinde, sabah kahvesinde veya denizin kıyısında bulduğunu belirtiyor. Onun için şiir, hayatın her anında var olan ve kendini ifade etmenin en doğal yolu.
Güdemezoğlu'nun eserleri de hayatının ve mücadelesinin bir yansıması niteliğinde:
- "Dilsiz Yara": Üç yıl süren bir emeğin ürünü olan bu kitap, 6 Şubat depreminin ardından daha da derinleşmiş. "Telafisi olmayan gecelerin ardından acılarımız dilsizdi. Bu eser, acının yankısı oldu" diyor Güdemezoğlu.
- "Eylülde Sevmek İstedim Seni": Aşkın, yalnızlığın ve umudun renklerini barındıran bu kitap, lise çağından itibaren her yaş grubuna hitap ediyor ve sevmenin, sevilmenin değerini hatırlatıyor.
Güdemezoğlu, edebiyatın, özellikle de şiirin toplum üzerinde dönüştürücü bir etkisi olduğuna inanıyor: "Duygularımız yoksullaştıkça şiirin iyileştirici gücüne daha çok ihtiyaç duyuyoruz." Yazı dilinde serbest ölçüyü tercih eden şair, içsel bir müzikle kalemini dans ettirdiğini, org çalarken bile şiirler doğabildiğini ifade ediyor.
Gelecek Projeler ve İlham Kaynakları
Meltem Güdemezoğlu, denemeler, makaleler ve röportajları içeren yeni bir kitap hazırlığında olduğunu belirtiyor. Ayrıca beste ve resim sanatı alanında da üretimlerine devam etmeyi planlıyor. İlham kaynakları arasında Nazım Hikmet, Cemal Süreyya, Füruğ Ferruhzad, Ahmet Arif gibi büyük ustalar yer alsa da, o kendi özgün sesiyle var olmayı tercih ediyor.
Meltem Güdemezoğlu'nun hayatı ve eserleri, engellerin aşılabilir olduğunu, sanatın iyileştirici gücünü ve mücadelenin önemini bizlere bir kez daha hatırlatıyor. Onun ilham veren öyküsü, hepimize umut ve cesaret veriyor.
Röportajın sonunda, Meltem Güdemezoğlu'nun yaşama bakışını özetleyen şu cümle akılda kalıyor: "Hayat kahve gibidir: Bazen şekerli, bazen acı… Ama sen tatlandırmasını bilirsen mutlu olursun. Asla pes etme. Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı vardır." Bu sözler, onun hayata karşı pozitif ve umut dolu yaklaşımını en güzel şekilde ifade ediyor.