
Türkiye'de Medyaya Mobbing Mi Var? Basın Özgürlüğü Alarm Veriyor!
Basın Özgürlüğü Misyonu heyeti, Türkiye'deki ifade özgürlüğü ihlalleri ve medya üzerindeki baskıları görüşmek üzere RTÜK Üyesi Necdet İpekyüz ile bir araya geldi. Toplantıda, muhalif kanallara kesilen cezalar, yapay zeka ile denetim planları ve iktidara yakın medya ile muhalif medya arasındaki çifte standart gibi konular ele alındı. Heyet, RTÜK'ün cezalandırma mekanizmalarının medyaya yönelik sistematik bir mobbing olduğunu ve otosansür mekanizmalarını geliştirdiğini savundu.
Türkiye'de Medyaya Yönelik Baskılar Artıyor Mu?
Toplantıda kurum temsilcileri, RTÜK'ün basına yönelik müdahale olarak tanımladıkları, özellikle Halk TV, TELE1, KRT ve Now TV gibi muhalif kanallara kesilen para cezalarının yayıncılar üzerinde büyük bir tehdit olduğunu ifade etti. İpekyüz, bu durumun medyaya yönelik sistematik bir mobbing olduğunu, reklam verenlerin çekilmesine ve sonuçta otosansür mekanizmalarının gelişmesine neden olduğunu belirtti. Eleştirel yayıncılığa yönelik cezaların çoğunlukla "tarafsızlık" ilkesi ve "milli manevi değerler" gibi yoruma açık maddelerden verildiği, oysa iktidara yakın kanallardaki nefret söylemi ve manipülatif yayınların neredeyse hiç cezalandırılmadığı, bir çifte standart uygulandığı vurgulandı.
Yapay Zeka ile Medya Denetimi Endişe Yaratıyor
RTÜK'ün denetim mekanizmalarına yapay zekayı entegre etmesine yönelik kamuoyunda çıkan haberler de heyet tarafından gündeme getirildi. Bu çabaların ciddi bir endişe kaynağı olduğu İpekyüz'e iletildi. Uluslararası heyet, son bir yıl içinde Türkiye'de gözlemlenen basın özgürlüğü ihlallerine dair somut veriler sundu. Bu verilerde son 12 ay içinde 105 basın özgürlüğü ihlali raporlandığı, bu ihlallerden 253 gazeteci ve medya çalışanın etkilendiği belirtildi. Rapora göre ihlallerin yüzde 77’si hukuki davalar ve yargı süreçlerinden oluşurken, RTÜK'ün uygulamaları (para cezaları ve lisans tehditleri) ile ilgili doğrudan 9 vaka tespit edildi.
Çözüm Ne? Kapsamlı Reformlar Şart!
İpekyüz, Türkiye'deki mevcut zorlukların aşılması için sadece RTÜK mevzuatında değil, daha geniş çaplı bir yeni anayasal sistemle beraber özgürlüklerin ve demokratik gelişimin bütününü kapsayacak reformlara ihtiyaç olduğunu söyledi. Muhalefet partilerinden seçilerek gelen üyelerin, alınan haksız kararlara karşı sürekli muhalefet şerhi düşerek yargı yolunu açık tutmaya çalıştığı da belirtildi. İpekyüz, yargının yavaş işlemesi ve siyasallaşmanın AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının dahi uygulanmamasında sorunlar yarattığını aktardı. Barış ve demokratik toplum sürecinde medya üzerindeki yapısal baskı mekanizmasının özgür bir gazetecilik ortamının korunması gereken bir ülkenin demokratik yaşam kalitesini düşürdüğünü belirtirken, bir ülkedeki medya sansürünü otomatikleştirmeye çalışmanın bir demir kapının anahtarını sadece bir kişiye vermek gibi olduğunu ve bu yüzden o kapının ne zaman açılacağına ya da kapanacağına dair hiçbir şeffaflık veya denge kalmayacağını belirtti.
Basın Özgürlüğü Misyonu'nun Türkiye ziyareti, ülkedeki medya özgürlüğüne dair endişeleri bir kez daha gündeme getirdi. RTÜK'ün uygulamaları, muhalif yayıncılığa yönelik baskılar ve yapay zeka ile denetim gibi konular, basın özgürlüğünün önündeki engelleri gözler önüne seriyor. Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde, medyanın özgür ve bağımsız bir şekilde görev yapabilmesi için kapsamlı reformlara ihtiyaç olduğu açıkça görülüyor.









